Paylaş
İşin gerçek ve tartışmasız olan kısmı Rusya’nın, Ukrayna’yı işgalidir. Buna bir savaş demek zor çünkü bu bir işgal. İşgalin ilk günlerinde Batı ve ABD’nin Ukrayna’yı yalnız bıraktığını gördük. Ardından muhtemelen gelen tepkiler ile birlikte Ukrayna’ya olan destekler gelmeye başladı. Maddi olarak destek sağlanırken silah gönderilmesi kararı da alındı. Aynı zamanda AB, hava sahasını Rusya’ya kapattı. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ise oldukça önemli. Bu kapsamda Ruble’de sert değer kaybı yaşanırken Rusya Merkez Bankası faizleri yüzde 9.50’den yüzde 20’ye çıkarmak zorunda kaldı. Yaşanan bu sıkıntılı sürecin Putin’i köşeye sıkıştırdığını düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Putin tarafından düşünürsek Ukrayna gibi ordusu orta halli sayılacak bir ülkeye karşı bu işgalin uzaması Putin’in karizmasını düşürecektir. Putin, biz bu işi beceremedik deyip geri mi çekilir yoksa kaybedecek bir şeyi olmayan bir insan gibi topyekûn saldırır mı orasını kestirmek zor.
Burada amacım askeri bir analiz yapmak değil, sadece durumu özetlemek. Şimdi gelelim işin piyasa tarafına. Ben bu işgalin durduk yere ortaya çıktığını düşünmüyorum. İşgal şubat ayı içerisinde başladı ve tüm piyasaları esir aldı. Peki işgal olmasaydı piyasalar neyi konuşacaktı? Küresel enflasyon ve Fed faiz artışlarını.
İşgal öncesi ABD 10 yıllık faizleri yüzde 2 üzerinde yukarı yönde ivmesine devam ediyordu. Bunun önüne geçilmesi için piyasaya bir negatif lazımdı. Fed’in toplantısının olmadığı şubat ayında yaşanan bu gelişmelerin tesadüf olmadığını düşünüyorum. Yaşanan bu gelişmeler neticesinde faizler yüzde 1.80’e doğru geri çekildi ve kısmi bir normalleşme sağlandı.
Tabii Ukrayna gelişmelerinin ne yöne evrileceği konusu piyasalar için ana gündem olacaktır. Müzakere kararı alınıp ortalık sakinleşecek mi, yoksa savaş çığırtkanlığı daha da artacak mı izleyip göreceğiz. Benim kişisel düşüncem ve temennim müzakere kararı alınıp belirli konularda tarafların anlaşması yönünde.
Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz…
Paylaş