Paylaş
Covid-19 salgınının ekonomik aktiviteyi durma noktasına getirmesi sonucunda genel beklenti 2020 yılında bir dezenflasyon süreci yaşanması yönündeydi. Gelen bu artışlar, toparlanmanın beklenenden daha hızlı olmasından kaynaklı mı? Sınırlı süreli mi? Yoksa sadece aylık etkiler mi? şeklinde sorular gündeme geldi. Diğer taraftan da, yılın geri kalanında da devam edecek mi? sorusu da akıllarda. Bunu yaşayıp göreceğiz. Şimdi en son açıklanan haziran ayı enflasyon verilerinin başlıca küresel ekonomilerde ne yönde olduğuna bir göz atalım.
ABD’de haziran ayında açıklanan yıllık enflasyon oranı yüzde 0.6 oldu. Böylece mayıs ayında açıklanan bir önceki veri olan ve 4,5 yıllık döneme ait en düşük enflasyon olan yüzde 0.1’in üzerine çıkılmış oldu. Bu durum aslında beklentiler paralelinde gerçekleşti. ABD’nin bu enflasyon verisi, Covid-19 salgını nedeniyle ekonomilerin kapalı olduğu 3 aylık süre içerisinde gelen en yüksek enflasyon oranı oldu. Özellikle sosyal mesafe kurallarının uygulanması neticesinde mart ve nisan aylarında görülen fiyat düşüşlerinin, ekonomilerin kapalı olduğu dönemde Fed hedeflemesinin çok altında seyrettiğine şahit olmuştuk. Bilindiği gibi haziran ayında da Fed hedefleri revize etmişti. En son aralık ayındaki tüketici fiyat endeksi medyan beklenti 2020, 2021, 2020 yılları için sırasıyla yüzde 1.9, yüzde 2, yüzde 2 iken; haziran ayında sırasıyla yüzde 0.8, yüzde 1.6, yüzde 1.7 şeklinde revize edilmişti.
Diğer yandan İngiltere’de açıklanan haziran ayı enflasyonu ise beklentileri aştı. İngiltere haziran ayı enflasyonu, mayıs ayında açıklanan ve son 4 yılın en düşük seviyesi olan yıllık bazda yüzde 0.5 seviyesinden haziran ayında yıllık bazda yüzde 0.6 seviyesine yükselmiş oldu. Ana beklenti ise enflasyonun yüzde 0.4 olarak gelmesiydi. Çekirdek enflasyon ise (enerji, gıda ve alkollü içecekler hariç) yüzde 1.2 seviyesinden yüzde 1.4 seviyesine yükselmiş oldu.
Almanya’ya baktığımızda ise haziran ayında açıklanan enflasyon oranının yıllık bazda yüzde 0.9 olarak bir önceki ay açıklanan yüzde 0.6 seviyesinin üzerinde geldiğini gördük. Almanya’nın enflasyonu ise piyasadaki ana beklentilere paralel şekilde açıklanmış oldu. Avrupa’da ekonomilerin kapalı olduğu sürede Covid-19 salgınından en çok darbe alan iki ülke olan İtalya ve Fransa’ya baktığımızda ise haziran ayında açıklanan yıllık bazda enflasyon oranlarının sırasıyla -%0.2 ve %0.2 olarak açıklandığını gördük. İtalya yıllık enflasyonu önceki ay ile aynı şekilde ekside kalırken Fransa’da enflasyon oranı bir önceki aydaki yüzde 0.4 seviyesine göre gerilemiş oldu. Ancak Avrupa Birliği’nin tamamını kapsayan ve 17 Temmuz tarihli en son veriye baktığımızda ise haziran ayında yıllık bazda enflasyon oranının yüzde 0.3 şeklinde açıklanarak bir önceki aydaki yüzde 0.1 oranının üzerine çıkmış olduğunu gördük.
Asya tarafına da göz atalım.
Çin’de açıklanan haziran ayı enflasyonu yıllık bazda beklentiler paralelinde yüzde 2.5 olarak bir önceki aya ait 14 aylık en düşük seviye olan yüzde 2.4 seviyesinin üzerinde gerçekleşti.
Japonya’ya dair mayıs ayı enflasyonu yüzde 0.1 seviyesinde. Piyasadaki ana beklenti Japonya’da haziran ayına dair yıllık bazda enflasyonun eksi yönde gelmesi yönünde ağırlık kazanmış durumda.
Hindistan’da ise haziran ayı enflasyonu yıllık bazda yüzde 6.09 şeklinde açıklanarak piyasadaki ana beklenti olan yüzde 5.3’ün oldukça üzerinde gelmiş oldu.
Latin Amerika’ya baktığımızda ise;
Meksika’nın haziran ayı enflasyonunun yıllık bazda bir önceki ayın verisi olan yüzde 2.84 seviyesinden yüzde 3.33 seviyesine ulaşarak ana beklenti seviyesi olan yüzde 3.2’nin üzerinde gerçekleştiğini görüyoruz. Brezilya’da ise haziran ayı enflasyonu yıllık bazda yüzde 2.13 olarak açıklanarak bir önceki aydaki 21 yılın en düşük seviyesi olan yüzde 1.88’in üzerinde geldiğini gördük. Brezilya için de piyasadaki ana beklenti yüzde 2.16 iken açıklanan enflasyon oranının beklentilerin biraz altında kaldığını görmüş olduk.
Bu kadar rakam sonrasında şimdi bir değerlendirme yapalım…
Yukarıda belli başlı ülkeler bazında özetlediğimiz haziran ayına ilişkin yıllık bazda enflasyon oranlarının artış ve azalışlarında her ekonominin kendisine has özelliklerine dair farklı şekilde etkili olan unsurlar var.
Bu etkilere de kısaca bir göz atacak olursak… ABD’de gıda, konut ve sağlık; Almanya’da hizmetler, kira ve gıda fiyatları; Çin’de domuz eti fiyat artışı öncülüğünde gıda fiyatları; Hindistan’da tütün mamülleri, gıda, konaklama, giyim ve ayakkabı; Meksika’da konaklama ve kamu harcamaları, diğer mal ve hizmetler ile restoran ve café harcamaları, Brezilya’da gıda ve içecekler ile iletişim hizmetleri olarak öne çıkıyor. İtalya’da ise gerileyen enflasyonun başlıca unsurlarının ulaşım ve ulaşımla ilgili hizmetler ile barınma, kamu hizmetleri, restoran café harcamalarının düşüşü olarak ortaya çıkıyor.
Peki, bundan sonra küresel enflasyon görünümünde bizleri neler bekliyor?
Netice olarak baktığımızda Merkez Bankaları tarafından izlenen genişleyici para poltikaları çerçevesinde ekonomilere enjekte edilen likidite sonrasında faizlerin gerilediği bir ortam yaşıyoruz. Düşen faizlerle hem hanehalklarına hem de ticari işletmelere kredi musluklarının da açılması teşvik edilmiş oldu. İlaveten Covid-19 salgınına dair vaka artış sayılarında gerilemelerin ardından sokağa çıkma yasaklarının ortadan kalkması ve günlük hayatın normale dönmeye başlaması ile özellikle düşük faiz ortamında sağlanan krediler, tüketim harcamalarının da tetiklenmesine sebep oldu. Artan talep neticesinde de sağlanan mal ve hizmetlerin fiyatlarında doğal olarak yükselişler meydana gelmeye başladı. Tabi Türkiye olarak bizim enflasyona dair algımız hep yüksek fiyat artışları iken diğer küresel ekonomiler açısından bakıldığında enflasyon aslında belirli sınırlar dahilinde olması gereken bir ekonomik durum. Türkiye ile küresel ekonomilerin bu konuda ayrıldığı nokta, biz enflasyonu tek haneye düşürmeye çalışırken diğer küresel ekonomilerin enflasyonu belirli bir artış içerisinde kontrol altında tutmaya çalışıyor. İçinde bulunduğumuz yılın ikinci yarısında özellikle yılın son çeyreğine doğru ilerlerken parasal genişleme politikaları çerçevesinde enflasyon artışları yaşanmaya devam edecek mi ve Merkez Bankalarının faiz kararları ne yönde olacak hepsini yaşayıp göreceğiz.
Paylaş