Paylaş
Türkiye için yaptığı tahminini de aynı paralelde değiştirerek 2020 için aşağıya çekerek -%3,8 olarak revize ederken 2021 için olan tahminini %5 olarak değiştirdi.
Dünya Bankası bu raporunda Covid-19 salgının etkileri hakkında bahsederken aslında hepimizin genel olarak duymaya aşina olduğu yorumlarda bulunarak çok da sürpriz doğuran çıkarımlar yapmadı. Bunun yanısıra önceki rapora kıyasla bu raporda hangi tip ekonomilerin bu salgından ne ölçüde ve neye göre daha çok ya da daha az etkileneceklerini daha vurgulu olarak dile getirdiğini görüyoruz. Oldukça kapsamlı olan bu raporu okuduktan sonra siz Hürriyet Bigpara okuyucuları için anahatlarıyla bir özetini çıkarmak istedik.
Dünya Bankası; küresel ekonomik aktivite ve ticaretin 2020 yılının ilk yarısında sert bir küresel resesyon seviyesine kadar düştüğü belirtirken, küresel PMI rakamının Nisan ayında rekor düşük seviye olan 26,5’e düştüğüne değiniyor ve üretimde meydana gelen bu sert düşüşün küresel ticareti çok ciddi oranda daralmaya ittiğini söylüyor. İhracata yönelik sipariş PMI rakamının Euro Bölgesi’nin 2010-2013 dönemindeki krizi ve ABD-Çin ticaret savaşları gerginliğinin zirve yaptığı 2018-2019 döneminden bile daha aşağıda olan 35,3 seviyesine gerilediğini ekliyor. İlaveten seyahat yasakları neticesinde de yılbaşına göre turist girişlerinin %100’e yakın, uçuşların ise %70’e yakın seviyelerde düştüğünü belirtiyor. Güncel durum olarak da bakıldığında küresel risk iştahının Mayıs ortası ile birlikte artmaya başladığını, bunda da önemli etkenlerin başında Merkez Bankaları tarafından açıklanan genişleyici para politikası tedbirlerinin olduğuna dikkat çekiyor.
Emtia piyasalarına bakıldığında, küresel emtia talebine dair sert düşüşler neticesinde bir çok emtianın fiyatlarında –özellikle ulaşım sanayiinde- da çok sert düşüşler olduğunu not ediyor. Bundan da en çok etkilenen şüphesiz petrol fiyatları oldu. Ocak sonundan Nisan sonuna kadar olan dönemde spot piyasada Brent petrol fiyatında %85 oranında düşüşler olduğunu kaydeden raporda, bu gelişmelerin önümüzdeki günlere etkisine de değinen Dünya Bankası, 2020 yılının 2. Çeyreğinde fiyat düşüşünün %20’ye varmış olacağını ve 2020 yılının tamamına bakıldığında da petrol fiyatlarında %9 oranında düşüş görüleceğini tahmin ediyor.
Dünyanın 3 büyük ekonomisi olan ABD, Çin ve Euro Bölgesi’ne değinen Dünya Bankası bu ekonomilerdeki aşağı yönlü sert gerileme sonucunda salgın öncesi seviyelere 2021 yılından önce geri dönüşün mümkün olamayacağını belirtiyor. Bu ekonomiler küresel Gayri Safi Hasıla’nın yarısını oluşturduğu gerçeğinden hareketle ABD ya da Euro Bölgesi ekonomilerinde büyümenin yavaşlamasında %1 oranında meydana gelecek değişimin Gelişmekte Olan Ülke ekonomilerinde %0,7-%0,8 oranında etki yapacağını belirtiyor. Tek başına Çin’de yaklaşık aynı oranda görülecek bir büyüme yavaşlamasının diğer Gelişmekte Olan Ülkelerde gelecek dönemde %0,7 oranında daralmaya sebebiyet vereceğini söylüyor. Çin bildiğimiz gibi tek başına küresel talebin çok büyük payını elinde tutan dünyanın en büyük müşterisi konumunda. Bu 3 büyük ekonomideki yavaşlamanın etkilerinin; küresel ticarete, finans ve emtia piyasalarına daha açık olan Gelişmekte Olan Ülke ekonomilerinde daha fazla hissedileceğini ve mal ihraç eden ülkelerde, mal ithal eden ülkelere kıyasla 1/3 oranında daha fazla görüleceğinden bahsediyor. Buraya rapor harici bir yorum ekleyecek olursak, Covid-19 salgını ile üretimlerin durma noktasına gelmesi sonucunda ülkelerin dış ticaret dengelerinde neden artışlar meydana geldiğini de çok daha iyi anlayabiliyoruz.
Dünya Bankası açıkladığı raporda Gelişmekte Olan Ülke ekonomilerine daha fazla yer vermiş durumda. Bu ülkeler arasında da dış ve iç faktörlerin yarattığı etkilerde ülkelerin kırılganlık seviyelerine göre farklılıklar olacağından bahsediyor. Bu kırılganlık seviyelerinde de salgının yarattığı etkilere en çok maruz kalacak ülkelerin; büyük finansal gereksinimler içinde olanlar, ana gelir kaynağı ihracat ve kamu gelirlerine dayalı olanlar ile dış ticaret ve turizm kaynaklı gelir kalemleri toplam gelirler içerisinde büyük yer tutan ekonomiler olacağından bahsediyor. Bunlara ilaveten kamu sağlığı ve ilaç tedariği alanında sıkıntısı olan, kayıtdışı ekonomik aktiviteleri çok yüksek seviyelerde olan, gıda güvenliği problemi yaşayan ülkelerin ise daha büyük yıkıcı etkilere maruz kalacağından bahsediliyor.
Finansal kırılganlığın, cari denge ve kamu bütçe açığı büyük olan Gelişmekte Olan Ülkelerin borçlanma maliyetlerinde yükselmelere karşı çok duyarlı olacaklarını ve bu ülkelerde finansal kırılganlığın daha büyük boyutlarda yaşacağını belirtiyor. 2007-2019 yılları arasında Gelişmekte Olan Ülke ekonomilerinin kamu borcu ortalamada Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın %11’i oranında artarak Gayri Safi Milli Hasıla rakamlarının %50’ine kadar ulaştığ belirtiliyor. Düşük Gelirli Ekonomilerde 2000 – 2010 yılları arasında yaşanan gerilemede kamu borcunun Gayri Safi Mill Hasıla’nın %67’sine kadar ulaştığından bahsedilen raporda, Gayri Safi Milli Hasıla’nın %2’sinden fazla kamu bütçe fazlası veren ülkelerin 2019 yılına gelindiğinde ortalamada %1’i oranında kamu bütçe açığı verdiğinden bahsediyor. Buradan da şu mesajı çıkarıyoruz ki para politikaları ile eşgüdümlü gitmesi ideal olan kamu maliye politikaları, ülkelerin Covid-19 salgınından sonra bütçe açıkları ile savaşmalarını daha da zorlaştırabilir.
Sonuçta Dünya Bankası, Covid-19 salgınının küresel ekonomiler üzerinde yarattığı tahribatın hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilere büyük ve öngörülemeyen hasarlar vereceğinden bahsediyor. Etkiyi kısa ve uzun dönem olarak ayırdığında kısa vadede zaten küresel bir resesyonun gündemde olduğu, uzun vadede ise üretim ve çıktı seviyelerinde belirgin azalmalara sebebiyet vereceğini söylüyor. Son olarak da ülkemiz açısından durumu ortaya koyacak olursak, finansal kırılganlık yaratacak unsurlar içerisinde Dünya Bankası tarafından açıklanan gıda güvenliği, sağlık sektörü sıkıntıları ve ilça tedariği problemleri ülkemizde bu süreçte ciddi sıkıntılar yaratan konular olmadı. Bu nedenle de özellikle Latin Amerika ülkeleri ve diğer Avrupa ülkelerine kıyasla Türkiye için tahminler dipten dönüşün daha yüksek oranda olacağı yönünde. Umuyoruz ki yılın geri kalanında bu tahminlerin yeniden eksi yönde revize edilmesini gerektirecek öngörülememiş riskler gerçekleşmez.
Paylaş