Sorunu doğru teşhis edip ilacı doğru dozda vermek

Hikmet BAYDAR

Haberin Devamı

Türkiye İstatistik Kurumu Sanayi Üretim endeksinin 2008 yılı kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %13,9 azalması, ekonominin seyri konusunda bize çok önemli ipuçları vermektedir. Özellikle imalat sanayi sektörü endeksinin -%15,5, motorlu kara taşıt römork ve yarı römork imalatının -%41,2 olması üretimdeki daralmanın ne boyutlarda olduğunu açıkça ifade etmektedir.

Kaldı ki 2007 Kasım ayındaki veri 2007 Ekim ayına göre ciddi bir çıkışı yansıtırken, 2008 de aksine Ekim ayına göre düşüş göstermesi ekonomide çanların çalmaya başladığını ortaya koyuyor. 2007 Aralığında ve 2008 Ocak ayında sert düşüş olduğunu düşünürsek, 2009 Ocak ayı verisinin durgunluğu tüm çıplaklığıyla ortaya koyma ihtimali oldukça yüksektir.

Durgunluk diğer bir adıyla resesyon, bu kadar net bir şekilde geliyorum derken, global kökenli bu kriz içeride gerek gelir dağılımının düzeltilmesi gerekse piyasa mekanizmasının iç talep lehine düzenlenebilmesi gibi birçok fırsatları da önümüze koymaktadır.

İç talebin artırılması için alınabilecek tedbirlerden bazıları; Gelir vergisi oranlarının ve sigorta primleri işçi payının 1 yıllığına düşürülmesi, yerli malı kullanımına vergisel teşvik getirilmesi (örneğin yeli üretilen ürünlere 1 yıl için KDV indirimi sağlanması),en düşük gelir diliminde olan tüketicilere seyyanen devlet yardımı yapılması vb dir.

Bu saydıklarım gibi iç talebi artıracak tedbirler alınmadığı takdirde neler olacağına şöyle bir bakalım isterseniz;

İhracattaki ve iç talepteki daralmaya bağlı olarak sanayi üretiminde düşüşler devam edecektir (Kasım 2008 verisine göre imalat sanayi üretimi %15,5 düşmüştü). Kapasite kullanım oranları hızla düşerek firmaların sabit maliyetlerinin toplam maliyetler içindeki payı fırlayacaktır (kapasite kullanım oranı Kasım 2008 de bir önceki yıl aynı ayına göre %9,7 düşerek %72,9 oldu).

Bu durum firmaların rekabete daha zayıf olmaları anlamına geldiği gibi aynı zamanda düşen cirolarla beraber şirketlerin gelecekteki değer beklentilerinin aşağı yönde revize edileceği anlamına da gelmektedir. Böylece bu beklenti borsada düşüşe yol açacaktır. Düşük kapasitenin getirdiği gerek yüksek sabit maliyet oranları gerekse kredi yükünün artması firmaların nakit dengesinin sağlanmasını da zora sokacağından firma iflasları, kapanmaları da hızla artacaktır. Bu durumun işsizliği de körükleyeceği çok açıktır.

Düşük cirolar ve yükselen işsizlik oranları kamu vergi hedeflerinin gerçekleşmesini de imkansız hale getirecektir. Vergi hedeflerinin saptığını gören IMF ek vergi konulmasını talep edecektir. Bu gelişmeler faizlerin yükselmesi anlamına gelmektedir.

Firmalara sağlanan krediler sadece firmaların nakit dengesizliğini geçici olarak düzeltebilecektir. Ancak talep tarafında kalıcı bir düzelme olmadıkça firmalar sorunu tekrar yaşayacak ve sağlıklı bir biçimde küçülemeyen, stok maliyet hesabını iyi yapamayan borç alacak vade uyuşmazlığı olan firmalarda kaçınılmaz sonuç gecikmeli de olsa yaşanacaktır.

Şunun çok iyi anlaşılması gereklidir; Sorun dünyada güvensizlik Türkiye’de ise talep yetersizliği sorunudur. Firmalara sağlanan krediler arzı artırmayacak ve sadece firma nakit dengesinin sağlanmasına geçici katkıda bulunacaktır. Oysa tüketicinin desteklenmesi hem ciro yoluyla firma nakit dengesine katkıda bulunurken hem de gelir dağılımının daha adaletli olmasına yardımcı olacaktır. Bu fırsatın kaçırılmaması lazım… Global kriz Türkiye’ye bir taşla iki kuş vurma fırsatını da getirmiştir.


Hikmet BAYDAR
Ekonomist - Danışman

Yazarın Tüm Yazıları