Son zamanlarda bilindiği gibi, sıcak para diye isimlendirdiğimiz kısa vadeli kar amacıyla hareket eden sermaye, emtea piyasalarına el atmış durumda. Emtea fiyatları arz ve talep dengesinin dışında spekülatif hareketlerle belirlenmeye başladı. Spekülasyona zemin hazırlayacak her türlü haberle de bu hareketler daha da etkili olmaktadır. Peki sıcak para neden emtea piyasalarını seçti?
Geçtiğimiz dönemde birçok fabrika kapandı veya el değiştirdi. Arz cephesindeki homojen yapı nisbeten azaldı ve arz fiyatları ile kısa vadede oynanabilmeye başlandı. Zira kısa vadede yeni bir fabrika açarak üretim yapmak o kadar da kolay bir iş değildir. Bu ortam nedeniyle de birçok temel hammadde fiyatlarıyla oynamak daha kolay bir hale geldi.
Bu kısır döngüden kurtulmanın tek yolu üretimi teşvik etmek ve kredileri üretime kanalize etmektir. Hele ithal edilmekte olan ana hammaddelerde..
Oysa son zamanlarda AB’de, ABD’de ve ülkemiz de dahil Dünyanın birçok yerinde de ekonomiyi soğutmak için faiz silahına başvurulabileceğinden bahsedilmektedir. Hatta kredilerin maliyetli hale getirme veya sınırlandırma çabalarını hayretler içerisinde seyretmekteyiz.
Öncelikle şu konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda var; Ürün fiyatlarında sürekli yükseliş anlamına gelen enflasyonu dizginleyebilmek için, fiyat artış gerekçesini ortadan kaldırmak gerekir. Hammadde fiyatları artıyorsa ve maliyet enflasyonu baskısı görünüyorsa, daha önce talep enflasyonunu indirmek için kullanılmış olan yüksek faiz politikası uygulanmamalıdır. Bunun yerine kredileri ayrıştırıp üretime yönelik kredileri kolaylaştırırken tüketime yönelik kredileri zorlaştırmak mevcut konjonktürde daha mantıklı görünmektedir.
Faizleri yükseltmek yatırım iştahını azaltacaktır. Hammadde fiyatlarının yükselişinden kaynaklanan maliyet enflasyonunu engellemeyecek, aksine spekülatörlerin daha rahat hareket etmesine zemin hazırlayacaktır.
Dünya’da fiyatları çok artan ve ülkemizde kullanılmakta olan hammaddelerin Türkiye’de üretimi teşvik edilmelidir. Bu teşviğin içinde düşük kaynak maliyetli krediler de bulunmalıdır.
Bu nedenle; Enflasyonla mücadele etmeyi amaçlamış olan TCMB’nın maliyet enflasyonu ile mücadele etmenin yolunun, fiyatı hızla artan ürünlerin üretimini teşvik etmekten geçmek olduğunu, bunun da düşük maliyetli finansman yoluyla olabileceğini, Dünya’daki arz fiyatları üzerine oynanan spekülatif oyunlara dikkat etmesi gerektiğini ve son olarak da kapasite kullanım oranlarının hala düşük olması nedeniyle yüksek faiz politikası uygulandığında resesyona çok eğilimli bir ekonomi içinde olduğumuzu her zamankinden çok daha fazla hatırlaması gerekmektedir.